
Geleneksel din anlayışında, duamızdan sonra veya herhangi bir ünlem gerektiren cümlelerin sonunda Yüce Allah’ı anarken, Muhammed’i de anma geleneğimiz vardır. Bu, Yüce Allah’ın mescitlerinde bulunan “Allah” yazılı tablonun hemen yanına “Muhammed” yazılı tabloyu da koymamızla benzerlik gösterir.
“Ya” kelimesi, “ey” anlamını taşır. Dolayısıyla, “Ya Rabb’im, ya Resulullah” ifadesi, “Ey Rabbim, Ey Allah’ın elçisi” anlamına gelir.
Fatiha Suresi’nin 5. ayetinde, “(Rabbimiz)! Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.” buyrulmaktadır. Pek çok kişi bu ayeti en az kırk kez okur, ancak çoğu, ne söylediğini anlamadan okur. Öncelikle kulluk görevimizi yerine getirmeliyiz ki yardım dileme hakkımız olsun. Kulluk görevimizi yerine getirdiğimize göre, şimdi yalnızca Yüce Allah’tan istediğimiz gibi yardım dileyebiliriz.
“Akıl, kalp ve ruhumuzu Kur’an’ın nuruyla nurlandır. Bizi, neslimizi ve çocuklarımızı onun nuruyla irşat et, onun nuruyla terbiye eyle, onun nuruyla yaşat ve onun nuruyla huzuruna al.”
Duamızı güzelce yaptık. Ancak, “Ya Rabb’im, Ya Resulullah” dediğimiz an her şey tersine döner. Çünkü bu, Allah’ın yanı sıra Muhammed’den de istemiş olduğumuz anlamına gelir. Şirk çizgisi o kadar incedir ki, çoğu kişi şirke bulaşmadan imanı tam anlamıyla yaşayamaz.
Yusuf Suresi’nin 106. ayetinde, “Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” denilmektedir. Bu ifade, nereden, nasıl gelmişse dillere pelesenk olmuştur. Belki siz bu ifadeyi söylemiyorsunuz, ancak bu metni okuduktan sonra çevrenizden çokça duyacağınızdan eminim.
Şirkle ilgili makalemi okumak isteyen kardeşlerim aşağıdaki linke bakabilir.
Şirk Nedir?
Selam ve dua ile…