Sünnet Uygulaması: Mükemmel Yaratanın Tasarımına Müdahale mi?
İnsanın Yaratılışındaki Mükemmellik
Yüce Allah, insanı kusursuz bir biçimde yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği açık ve net şekilde ortaya koyar:
“Şüphesiz ki, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 95/4)
Bu ayet, insanın fiziksel ve fıtrî yapısındaki denge, estetik ve işlevsellik gibi unsurların Allah katında eksiksiz olduğunu bildirir. İnsan, doğuştan sahip olduğu bu yapı ile yaratılış amacına uygun biçimde donatılmıştır. Dolayısıyla bu yapıya yapılacak her müdahale, dolaylı olarak Allah’ın yaratışını yetersiz görmek anlamına gelebilir.
Kur’an’da Sünnet Emri Var mı?
Sünnet uygulaması, birçok toplumda dini ya da kültürel bir ritüel olarak kabul görmüştür. Ancak Kur’an’da sünnete dair doğrudan bir buyruk veya emir yer almaz. Bu uygulamanın dayanağı, çoğunlukla rivayetlere ve geleneksel dini yorumlara dayanır. Oysa Kur’an merkezli bir inanç sistemi benimseyenler için, böyle bir uygulamanın meşruiyetinin ciddi şekilde sorgulanması gerekir.
Eğer Allah insanı “en güzel biçimde” yaratmışsa, onun bedenine yapılan bu tür cerrahi müdahaleler, yaratılışın eksik olduğu izlenimi vermez mi? Bu bağlamda sünnet, yalnızca bedensel değil; aynı zamanda akidevi bir mesele hâline de gelebilir.
Çocuk Sünnetinin Yahudilikten Geçişi
Bugün İslam dünyasında yaygın olarak uygulanan “sekiz günlük erkek çocukların sünnet edilmesi” geleneği, köken olarak Yahudi inancına dayanır. Tevrat’ta yer alan ifadeler bu geleneğin tarihsel ve dini bağlamını açıkça ortaya koyar:
Tevrat / Yaratılış 17:9-14:
- “Tanrı İbrahim’e, ‘Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız’ dedi.”
- “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.”
- “Sünnet olmalısınız. Sünnet, aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.”
- “Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.”
- “Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.”
- “Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”
Bu ayetlerden anlaşılacağı üzere, sünnet uygulaması Yahudilikte Tanrı ile İbrahim arasındaki antlaşmanın simgesi olarak kabul edilmiştir. Yahudi dini hukukuna göre her erkek çocuk sekiz günlükken sünnet edilmelidir. İslam toplumlarına bu uygulamanın geçişi, tarihsel ve kültürel etkileşimlerle olmuştur; ancak Kur’an bu uygulamayı herhangi bir bağlayıcılıkla zikretmez.
Sorgulamak Sağlıklı Bir Tutumdur
İnsanın doğuştan mükemmel yaratıldığı inancı temel alındığında, sünnet gibi bir uygulama bu yaratılışın eksik ya da düzeltilmeye muhtaç olduğu algısını oluşturabilir. Bu ise hem akıl hem de vahiy açısından çelişkili bir durumu ortaya koyar.
Kur’an’da Allah’ın yaratışına “bakılması” ve onun “bozulmaması” öğütlenir:
“Allah’ın yaratışında bir değişiklik yoktur.” (Rum, 30/30)
Bu ayet de gösteriyor ki, insan fıtratına yönelik keyfî müdahaleler, Allah’ın koyduğu doğal düzeni bozmak anlamına gelebilir. Sünnetin zorunlu bir dini emirmiş gibi lanse edilmesi, bu ayetin ruhuna aykırı bir tutum olabilir.
Sonuç: Yaratılışa Saygı Esastır
Özetle, insanın doğuştan gelen yapısı Allah’ın kusursuz tasarımıdır ve bu tasarıya gösterilecek saygı, inancın samimiyetini ortaya koyar. Sünnet uygulaması, dini bir zorunluluk değil, geleneksel bir tercih olarak görülmeli; bireyler bu konuda bilinçli bir şekilde düşünmeye teşvik edilmelidir.
Gerçek dindarlık, Allah’ın hükümlerine sadık kalmak ve O’nun yarattığı fıtrata saygı göstermekle mümkün olur. Her birey, yaratılışındaki güzelliği ve mükemmelliği kabul ederek yaşamayı ilke edinmelidir.
Selam ve dua ile…
aydinorhon.com
Formun Altı