Kur’an’da Cariyelik Meselesi: Meşrulaştırma Değil, Özgürlüğe Doğru Bir Süreç
Kardeşim, tarihin en tartışmalı konularından biri cariyelik meselesidir. Özellikle İslam’a yöneltilen eleştirilerin başında “Kur’an cariyeliği onaylıyor mu?” sorusu gelir. Kimileri Kur’an’ın kölelik ve cariyeliği meşru kıldığını iddia ederken, kimileri de bunun tamamen tarihsel bir durum olduğunu savunur. Bizim yapmamız gereken şey, meseleyi Kur’an’ın kendi bütünlüğü içinde incelemek ve önyargılardan arınmış bir şekilde ayetlere bakmaktır.
Kur’an’ın indiği dönemde kölelik, Arap yarımadası dahil dünyanın pek çok bölgesinde toplumsal düzenin sıradan bir parçasıydı. İnsanlar savaşlarda esir alınıyor, borçlarını ödeyemeyenler köle olabiliyor, kadınlar da cariye statüsünde alınıp satılıyordu. Yani kölelik Kur’an’ın getirdiği bir sistem değildi; Kur’an, köleliğin hâkim olduğu bir dünyaya geldi. Ancak Kur’an’ın ayetlerini dikkatle okuduğumuzda görüyoruz ki, ilahi mesajın yönü köleliği korumak değil, onu ortadan kaldırmaya doğru ilerliyor.
Kur’an köle azadını, insanın Allah’a yaklaşmasının en önemli yollarından biri olarak sunar. Mesela Beled Suresi’nde şöyle buyurulur: “Boyunları çözmek (köleleri azat etmek)…” (Beled 90/13). Aynı şekilde Bakara Suresi’nde iyilik tanımı yapılırken, köle azadı öne çıkarılır: “Asıl iyilik… malını Allah sevgisiyle yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleleri özgürlüğüne kavuşturmak için harcayan…” (Bakara 2/177).
Hatta bazı günahların kefareti olarak da köle azadı öngörülür. Bu çok dikkat çekicidir çünkü Allah, insanı özgür bırakmayı bizzat ibadetin ve tövbenin bir parçası haline getirmiştir. Mesela:
- Yanlışlıkla bir mümini öldüren kişinin kefareti, bir mümin köleyi azat etmektir (Nisa 4/92).
- Yeminini bozan kimsenin kefareti, on yoksulu doyurmak, giydirmek veya bir köleyi özgür bırakmaktır (Maide 5/89).
- Zıhar yapan bir kimsenin (eşine haram sözler söyleyen) kefareti de bir köle azad etmektir (Mücadele 58/3).
Bu ayetler bize çok net bir şey gösteriyor: kölelik Kur’an’da korunması gereken bir kurum değil, ortadan kaldırılması gereken bir esaret düzenidir. Çünkü Allah, günahların telafisini bile insanların özgürlüğe kavuşmasına bağlamıştır.
Şimdi cariyelik meselesine dönelim. Kadın köleler, yani cariyeler, toplumun en çok ezilen kesimiydi. Çoğu zaman bedenleri istismar ediliyor, cinsel kölelik altında yaşıyorlardı. Kur’an burada da kesin bir sınır çiziyor: “Cariyelerinizi, eğer iffetli kalmak isterlerse, dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın…” (Nur 24/33). Bu ayet, cariyelere yönelik zorlamayı kesin olarak yasaklıyor. Onları sömürülecek bir mal değil, korunması gereken bir insan olarak görüyor.
Bir başka önemli nokta ise şu: bazı çevreler Kur’an’ın cariyelerle evlilik dışı ilişkiye izin verdiğini iddia eder. Oysa Kur’an’ın genel ilkesi çok açıktır: “Zina etmeyin, bu çirkin bir iştir ve kötü bir yoldur.” (İsra 17/32). Bu emir kadın-erkek ayrımı gözetmeksizin herkesi kapsar. Cinsel ilişkinin tek meşru yolu nikah bağıdır. Nisa Suresi’nde köle kadınlarla evlilikten bahsedilir: “Herhangi biriniz hür mümin kadınlarla evlenmeye güç yetiremezse, ellerinizin altında bulunan mümin cariyelerden alabilir…” (Nisa 4/25). Bu ayette açıkça, cariye ile ilişki yolunun nikah bağı olduğu belirtilmiştir. Demek ki Kur’an’ın izin verdiği şey, evliliktir; keyfi ve sorumsuz birliktelik değildir.
Burada şunu da anlamak gerekiyor: Kur’an, mevcut düzeni bir anda yıkıp kaosa sürüklemeden, tedrici bir şekilde köleliği ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Çünkü o dönemde kölelik bir günde kaldırılsa, milyonlarca köle bir anda ortada kalacak, ekonomik ve sosyal düzen bozulacaktı. Bunun yerine Allah, köle azadını teşvik ederek, evliliği meşru yol yaparak ve cariyelerin korunmasını emrederek, insanlık için adım adım özgürlük yolunu açtı.
Tarihsel süreçte ne yazık ki insanlar bu ilahi amaca uygun hareket etmediler. İktidar sahipleri, ekonomik menfaatler ve cinsel arzular uğruna cariyelik kurumunu yüzyıllar boyunca sürdürdüler. Böylece Kur’an’ın özgürlük çağrısını perdelediler. Halbuki Kur’an’ın bütünsel mesajı, kölelikten özgürlüğe, zulümden adalete, tahakkümden eşitliğe yöneliktir.
Bugün artık kölelik ve cariyelik insanlık suçu sayılıyor. Bu noktaya gelmemizi sağlayan evrensel değerlerden biri de aslında Kur’an’ın getirdiği adalet, özgürlük ve eşitlik mesajıdır. Dolayısıyla “Kur’an cariyeliği serbest bıraktı” demek, hem ayetlerin ruhuna aykırıdır hem de Kur’an’ın insan onuruna verdiği değeri görmezden gelmektir.
Kardeşim, meseleye bütüncül baktığımızda görüyoruz ki, Kur’an’ın amacı insanı kölelik zincirinden kurtarmaktır. İster erkek olsun ister kadın, hiçbir insan başkasının malı değildir. Cariyelik, Kur’an’ın getirdiği bir sistem değil, Kur’an’ın aşama aşama ortadan kaldırdığı bir yaradır. Bizim görevimiz, bu mesajı doğru anlamak ve insan onurunu her çağda savunmaktır.
Sonuç olarak, bugün bizlere düşen, Kur’an’ın verdiği bu özgürlük mesajını çağımıza taşımaktır. Ne köleliğe ne cariyeliğe, ne de insanı aşağılayan herhangi bir sisteme meşruiyet kazandırılamaz. Çünkü Allah’ın kitabı, insanı onurlandırmış ve özgür kılmıştır: “Andolsun biz, insanoğlunu şerefli kıldık…” (İsra 17/70). Bu ayeti merkeze aldığımızda, cariyelik gibi insan onurunu zedeleyen uygulamaların İslam’da yeri olmadığını net bir şekilde görürüz.
Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com