10 Ekim 2025

Gerçek Kandil: Kur’an’ın Işığıdır

ile aydinorhon

Bugün toplumumuzda yaygın olarak kutlanan günlerden biri de “Mevlid Kandili”dir. Çoğu insan bunu dini bir gereklilik gibi görür, hatta kutlamanın imanın bir parçası olduğuna inanır. Oysa Kur’an’a baktığımızda, Allah’ın kitabında böyle bir günün ne emredildiğini ne de tavsiye edildiğini görürüz.

Allah bizden yalnızca kendisine kulluk etmemizi, O’nun gönderdiği vahye uymamızı ister. Din adına belirlenen her hükmün ve her ibadetin kaynağı yalnızca Kur’an olmalıdır. Çünkü Allah şöyle buyuruyor: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim.” (Maide 3). Bu ayet, dinin eksiksiz olduğunu ve tamamlanmış bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor. Eğer din tamamlanmışsa, sonradan ortaya çıkarılan günler, geceler veya törenler dini bir gereklilik olamaz.

Mevlid Kandili, aslında Nebi Muhammed’in doğumunu anma amacıyla ortaya çıkarılmıştır. Fakat dikkat edelim, Kur’an’da onun doğumuyla ilgili tek bir kutlama veya özel gün emri yoktur. Aksine Kur’an bize Nebi’nin doğumunu değil, vahyi yani indirilen mesajı hatırlatır. “Bu Kur’an bana, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyedildi.” (Enam 19). Görüldüğü gibi asıl olan vahiydir, gün değil.

Şunu da unutmamak gerekir: Allah’ın belirlemediği dini günler üretmek, dini çoğaltmak anlamına gelir. Allah dinine ekleme yapılmasına izin vermez. “Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide 44). Bu uyarı, yalnızca yönetim ve hüküm için değil, dini hayata eklenen her türlü bidat için de geçerlidir.

Nebi’ye olan sevgimizi göstermek istiyorsak, bunun yolu onun adına törenler yapmak, doğum gecelerini kutlamak değildir. Onu sevmek, onun getirdiği vahye uymakla mümkündür. Kur’an’da şöyle buyruluyor: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” (Al-i İmran 31). Buradaki “uyun” ifadesi, Muhammed’in şahsını değil, Allah’tan aldığı vahyi takip etmeyi işaret eder. Çünkü Nebi de kendi heva ve hevesinden konuşmamıştır; “O, heva ve hevesinden konuşmaz. O, kendisine vahyedilenden başkası değildir.” (Necm 3-4).

Hal böyleyken, Mevlid Kandili gibi günler, Kur’an merkezli bir din anlayışında yeri olmayan, sonradan uydurulmuş adetlerdir. Bu tür kutlamalar dini bir vecibe değil, kültürel bir gelenektir. Geleneklerin dine sokulması ise en tehlikeli şeydir. Çünkü insanlar zamanla bu tür günleri Kur’an’ın önüne geçirir ve Allah’ın bildirmediği ibadetleri yaparak kendilerini doğru yolda zannederler.

Gerçek yol, Kur’an’ın yoludur. Kur’an bize yalnızca Allah’a yönelmeyi, O’na teslim olmayı, salatı ikame etmeyi, zekatı vermeyi ve hayatımızı tevhid üzere sürdürmeyi öğretir. Din adına eklenen her şey ise bir fazlalıktır. Allah’ın kitabında olmayan bir şeyi dinmiş gibi sunmak, Allah’a iftira atmaktır. Kur’an’da bu konu şöyle vurgulanır: “Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?” (Enam 93).

O halde bizler Mevlid Kandili gibi bidatleri terk etmeli, Nebi’ye sevgimizi onun getirdiği Kur’an’a uyarak göstermeliyiz. Gerçek kandil, Allah’ın indirdiği kitaptır. Çünkü Kur’an, karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir nurdur (Maide 15-16). İnsan için en büyük bayram, vahyin hayatına dokunduğu gündür; yoksa belirli bir takvimde yazan gün değil.

Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com