20 Ekim 2025

Kur’an ve Toplum: Evrensel ve Tarihsel Boyut

ile aydinorhon

Kardeşim, Kur’an’ın en dikkat çekici yönlerinden biri, zamana ve mekâna sığmayan mesajıdır. Yani o sadece indiği dönemdeki insanlara hitap etmedi; bugünün insanına da, yarının toplumlarına da aynı netlikle sesleniyor. “O (Kur’an), bütün âlemler için bir öğüttür.” (Kalem 52) ayeti, bu gerçeği öyle güzel özetliyor ki… Kur’an, bir dönemin hikâyesi değil; insanlığın vicdanına kazınmış evrensel bir rehberdir.

Kur’an’ın indiği ortamı düşün; çölün ortasında, kabile düzeni hâkim, güçlünün zayıfı ezdiği bir toplum… Ama Kur’an o dönemde bile “adaletli olun, ölçüde ve tartıda haksızlık yapmayın, kimseye zulmetmeyin” diyerek evrensel bir duruş ortaya koydu. (A’râf 85, Rahman 9) Şimdi bak günümüze; şehirler değişti, teknolojiler gelişti ama insanın sınavı değişmedi. Bugün de adaleti bozan, yalanla çıkar sağlayan, güçlü olduğu için başkalarını ezen insanlar var. Kur’an’ın o ilkeleri hâlâ aynı sesi fısıldıyor: “Doğru ol, adil ol, vicdanını susturma.”

Kardeşim, bazıları Kur’an’ı “sadece 7. yüzyıl Arap toplumuna hitap etti” diyerek daraltmak isti-yor. Oysa Kur’an, o dönemin diliyle konuşup evrensel ilkeleri ortaya koydu. “Her ümmet için bir elçi gönderdik.” (Gâfir 78) ayeti de bunun kanıtı. Allah, her topluma kendi çağının şartlarına uygun bir mesaj iletti, ama bu mesajın özü hep aynı kaldı: Tevhid, adalet, ahlak ve özgür irade.

Bugün de bu ilkeler geçerli kardeşim. Düşünsene; sosyal medyada insanlar bir sözü, bir bilgiyi doğruluğuna bakmadan paylaşıyor. Oysa Kur’an, “Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ 36) diyerek çağlar öncesinden bu davranışı uyarıyor. İş hayatında da öyle değil mi?

Kur’an “ölçü ve tartıyı tam yapın” (Rahman 9) derken, aslında dürüstlük ilkesini hatırlatıyor. Bu sadece teraziyle ilgili değil; verdiğin sözde, yaptığın işte, aldığın sorumlulukta da adil olmayı kapsıyor.

Bir de toplum meselesi var kardeşim. Kur’an, sadece bireyi değil, toplumu da inşa eder. Çünkü insan yalnızca kendi ahlakından değil, içinde yaşadığı düzenin adaletinden de sorumludur. Bugün dünyada savaşlar, ekonomik eşitsizlikler, yoksulluk ve çıkar ilişkileri dönüyor.

Kur’an’ın “Bir toplum kendilerindekini değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d 11) ayeti, bu tabloya doğrudan bir cevap gibi. Yani sorunların çözümü dışarıda değil, içeride; toplumun vicdanında, bireyin ahlakında, yöneticinin adaletinde.

Kardeşim, Kur’an’ın tarihsel yönünü inkâr etmek onu anlamamıza engel olur, ama sadece o döneme sıkıştırmak da rehberliğini yitirir. Asıl olan, bu iki boyutu birleştirmektir: önce indiği dönemi anlayıp, sonra mesajı bugüne taşımak. Kur’an’ın ilk muhatapları çöl insanıydı, biz ise teknoloji çağında yaşıyoruz. Ama insanoğlunun zaafları, tutkuları, kibri, korkusu aynı. Değişmeyen şey, Allah’ın öğüdü: “Doğru olanı yapın, zulmetmeyin, iyiliği emredin.”

Sonuçta Kur’an, sadece bir metin değil; yaşayan bir rehberdir. Bize düşen, onu tarihsel bir belge gibi değil, bugünün aynası gibi okumaktır. Çünkü Kur’an her dönemde, her topluma “insan olmayı” öğretir. Eğer biz onu akıl ve vicdanla anlar, hayatımıza uygularsak; işte o zaman Kur’an, sadece bir bilgi değil, yaşamı dönüştüren bir nur olur.

Selam ve esenlik seninle olsun.

aydinorhon.com