29 Aralık 2024

İslam ve Akıl: Düşünmenin Önemi

ile aydinorhon

İslam, sadece inanmakla sınırlı bir din değildir; aynı zamanda aklı, düşünmeyi ve sorgulamayı merkeze alan bir yaşam biçimidir. Kur’an-ı Kerim, insanı defalarca aklını kullanmaya, düşünmeye ve olayları sorgulamaya davet eder. Çünkü akıl, insanın en büyük nimetlerinden biridir ve doğruyu yanlıştan ayırabilmesinin temel aracıdır.

Kur’an’da bu çağrı birçok yerde tekrar edilir. Mesela Hud Suresi 51. ayette şöyle denir: “Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” Bu ifade, insanlara düşünmenin sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu hatırlatır. Yani kişi, inancını ve hayatını sorgulamalı, bilinçli bir şekilde yaşamalıdır.

Benzer şekilde Enbiya Suresi 67. ayette “Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” denir. Bu uyarı, sadece geçmiş kavimlere değil, bugün yaşayan bizlere de yöneliktir. İnsan, alışkanlıklarını, inançlarını ve dünyaya bakışını akıl süzgecinden geçirmelidir.

Kur’an, düşünmeyen ve aklını kullanmayan insanın kayba uğrayacağını da bildirir. Yusuf Suresi 109. ayette “Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” sorusu yöneltilir. Burada, düşünmemenin sonuçlarına dikkat çekilir. Yani aklını kullanmayan, kendi yolunu da kaybeder.

Yunus Suresi 16. ayetteki “Hiç düşünmüyor musunuz?” sorusu ise insana derin düşünmeyi öğretir. Bu ayet, yüzeysel bir bakıştan öte, varlık, hayat ve ölüm gibi konular üzerinde akıl yürütmeyi teşvik eder. Bu da İslam’ın temellerinde mantık ve akıl yürütme olduğunu açıkça gösterir.

Bakara Suresi 76. ayette geçen “Akıl erdirmiyor musunuz?” ifadesi de aynı noktayı pekiştirir. İnsan, aklını kullanarak doğruyu yanlıştan ayırır, gerçekleri kavrar. Eğer akıl kullanılmazsa, iman da kör bir taklitten öteye geçmez.

Bugünün dünyasında da bu gerçekliği açıkça görebiliyoruz. Mesela bilgi çağında yaşıyoruz; bir tuşla milyonlarca bilgiye ulaşabiliyoruz. Ama aynı zamanda yanlış bilgilerin, sahte haberlerin, uydurma inançların da hızla yayıldığı bir dönem bu. Aklını kullanmayan, sorgulamayan insan, kolayca aldatılıyor. İşte Kur’an’ın “düşünün, aklınızı kullanın” çağrısı, sadece 1400 yıl öncesine değil, günümüz insanına da yöneliktir. Çünkü akıl kullanılmazsa, gerçek bilgiyle yalanı ayırt etmek imkânsız hale gelir.

Aynı zamanda Kur’an, insanı doğaya bakıp ibret almaya da çağırır. Geceleri gökyüzüne bakan bir insan, yıldızların düzenini, ayın ve güneşin hareketini düşünmez mi? Ya da dağların yeryüzünü nasıl sabitlediğini, yağmurun toprağı nasıl canlandırdığını görüp akletmez mi? Bu yüzden Kur’an, defalarca “Onlar göklerin ve yerin yaratılışına bakmazlar mı?” (A’râf 185) diye sorar. Çünkü doğaya bakmak, insana hem Allah’ın kudretini hem de aklın nasıl kullanılması gerektiğini öğretir.

Tarih boyunca da aklını kullanmayan toplumların sonu hüsran olmuştur. Kur’an, geçmiş kavimlerin başına gelenleri bize hatırlatır ki ders çıkaralım. Örneğin Âd ve Semûd kavimleri, hakikati gördükleri halde akıllarını kullanmadılar; güçlerine, mallarına, geleneklerine güvenip gerçeği reddettiler. Sonunda, onları kurtaracağını sandıkları şeyler bir işe yaramadı ve helak olup gittiler. Ankebut Suresi 43. ayette şöyle denir: “Biz bu örnekleri insanlara veriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlar.” Bu da gösteriyor ki, tarih ibret alınmazsa tekerrür eder.

Günlük hayatta da aynı gerçeği görebiliriz. Mesela iş hayatında düşünmeden karar veren, aklını kullanmadan bir başkasının yönlendirmesine kapılan bir insanı düşünelim. Yanlış bir yatırım yapar, bütün emeğini kaybeder. Aile içinde aklını kullanmadan öfkeyle hareket eden biri, geri dönüşü olmayan yaralar açar. Eğitimde sorgulamadan ezberleyen bir öğrenci, bilgiyi yüzeyde bırakır, derinliğine ulaşamaz. İşte bütün bu örnekler, aklını kullanmayan insanın hem dünyada hem ahirette zarara uğrayacağını gösterir. Kur’an’ın uyarıları, hayatın her alanında birebir karşılık bulur.

Tüm bu ayetler bize gösteriyor ki İslam, aklı dışlayan değil, aklı merkeze alan bir dindir. İnanan bir insan için düşünmek, sorgulamak ve aklını kullanmak bir tercihten öte bir görevdir. Çünkü Kur’an’a göre akıl, hem dünya hayatını hem de ahiret yolculuğunu aydınlatan bir ışık gibidir.

O halde, aklımızı kullanmak sadece kişisel bir gelişim değil, aynı zamanda dini bir sorumluluktur. İnançlarımızı, değerlerimizi ve yaşam biçimimizi sorgulamak, daha bilinçli bir iman ve daha sağlam bir duruş kazandırır. Bu yüzden Kur’an, her fırsatta bize “Düşünün, aklınızı kullanın!” diye seslenir.

Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com