15 Ekim 2025

 Allah’a İman ve Şirkten Sakınma

ile aydinorhon

İman, insanın kalbinde yeşeren bir nur gibidir. Bu nur, sadece Allah’a yönelmekle güçlenir; ama O’nun yanına başka otoriteler, başka kutsallar yerleştirildiğinde söner. Kur’an’ın en çok üzerinde durduğu konulardan biri, işte bu “tevhid” yani Allah’ın birliğidir. Çünkü bütün inanç sisteminin temeli burada atılır. Eğer bu temel bozulursa, üstüne inşa edilen hiçbir şey sağlam durmaz.

Kur’an-ı Kerim, Allah’tan başkasına yönelmenin, dua etmenin, ondan medet ummanın insanı yavaş yavaş şirke sürüklediğini tekrar tekrar hatırlatır. Ne var ki bugün hâlâ insanlar, Allah’ın yanında “vesile” adı altında kullarını aracı kılmakta, birilerinden medet ummaktadır. Oysa Kur’an bu anlayışı açıkça reddeder.

Mü’minun Suresi 117. ayette Rabbimiz şöyle buyurur:
“Allah ile birlikte başka bir ilahı çağırma. O’ndan başka ilah yoktur. Her şey yok olacaktır. Sadece O’nun yüzü (zatı) kalacaktır. O, yücedir, her şeyden üstündür.”
Bu ayet, insana hem tevazuyu hem de gerçeği öğretir. İnsan ne kadar güçlü, zengin, bilgili olursa olsun, bir gün yok olacaktır. Kalıcı olan yalnızca Allah’tır. Bu nedenle dua, yakarış, teslimiyet yalnız O’na yönelmelidir. Çünkü dua, iman göstergesidir; yanlış yöne yapılan dua da yanlış imanın göstergesidir.

Kasas Suresi 88. ayette aynı hakikat bir kez daha vurgulanır:
“O’ndan başka ilah yoktur. Her şey yok olacaktır. Sadece O’nun yüzü (zatı) kalacaktır. O, yücedir, her şeyden üstündür.”
Ayetin bu tekrar niteliği, tevhidin önemine işarettir. Çünkü Allah’ın birliğini anlamak sadece dilde “La ilahe illallah” demekle değil, kalpte, düşüncede ve davranışta bunu yaşamakla mümkündür. Bugün nice insan “Allah birdir” der ama dua ederken, umut bağlarken, yardım isterken Allah’tan çok başka kapılara yönelir. İşte şirk tam da bu noktada başlar — bilinmeden, yavaşça kalbe sızar.

Şuara Suresi 213. ayette ise Rabbimiz bu konuyu daha da netleştirir:
“Rabbinin başka bir ilahı çağırma. O’ndan başka ilah yoktur. Her şey yok olacaktır. Sadece O’nun yüzü (zatı) kalacaktır.”
Bu ayet, kulun yönünü belirler. Çünkü hayatın anlamı, kimden medet umduğumuzla ilgilidir. Eğer yardım isteyeceğimiz, korkacağımız, umut bağlayacağımız merci Allah değilse, o zaman yönümüz sapmıştır. Kur’an’ın diliyle söyleyecek olursak: “O’ndan başka dost, yardımcı, şefaatçi yoktur.”

Kardeşim, tevhid sadece bir kelime değil, bir duruş meselesidir. Tevhid, “sadece Allah’a kulluk edeceğim” demektir. Şirk ise, Allah’ın yetkilerini başkalarıyla paylaşmaktır. Allah’ın istediğini bir başkasının değiştirebileceğine inanmak, ondan medet ummak, hatta “O olmasa olmaz” demek bile bu çizgiye yaklaştırır insanı. Oysa Kur’an, bu konuda son derece nettir: Allah dileyene dilediğini verir, kimse O’nun hükmüne ortak olamaz.

Tevhid inancı insanı özgürleştirir, şirk ise köleleştirir. Tevhid, insanın Allah’tan başkasına boyun eğmemesini öğretir. Şirk ise, insanın insana kul olmasının yolunu açar. İşte bu yüzden Kur’an, insanı hem görünür hem de görünmez putlardan kurtarmayı amaçlar. Çünkü put, illa taştan olması gerekmez; kimi zaman bir insan, kimi zaman bir makam, kimi zaman da bir gelenek put hâline gelebilir.

Sonuçta, Allah’a iman eden bir insanın görevi açıktır: Sadece O’na yönelmek, sadece O’ndan istemek ve sadece O’na güvenmek. Kur’an’ın tekrar tekrar vurguladığı bu gerçek, bizi şirkten uzaklaştırır ve ruhumuzu arındırır. Çünkü Allah’ın birliğini kavrayan bir kalpte korku azalır, huzur artar.

Unutma kardeşim; kalıcı olan yalnızca Allah’tır. Geri kalan her şey geçicidir. Bizim görevimiz, geçici olana değil, kalıcı olana bağlanmaktır.

Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com