
Gelenekçi düşüncenin en belirgin hatalarından biri, karşı tarafın bilgi birikimini ve argümanlarını yeterince anlamamakta yatmaktadır. Bu durum, kendi kafalarındaki önyargılara dayanarak yaşamalarına sebep olur. Gelenekçiler, belirli bir dogmanın içinde sıkışıp kalmışken, karşıt görüşleri sorgulamaktan kaçınmaktadırlar. Aynı zamanda bu zihinsel kısıtlamaları, kendi inançlarını savunmak için kullandıkları sloganlarla pekiştirmektedirler.
Örneğin, gelenekçilerin kullandığı argümanlardan biri, “Ayetler de aynı yerden geliyor, hadisler de” şeklinde bir ifade kullanmaktır. Ancak bu durum, gerçeği yansıtmaz. Çünkü ayetlerin kaynağı ile hadislerin kaynağı farklıdır. Bu gibi ifadelerle karşılaştıklarında itiraz edemeyecekleri varsayılan bir bilgi arayışına girerler.
Bir diğer yaygın argüman ise, “Allah ayette resule itaat edin demiyor mu? Bu yüzden hadis kitaplarına uyacağız” şeklindedir. Ancak burada da açıklık getirmek gerekir ki, Allah’ın elçisine itaat etmesi, o elçiye gelen vahyin, yani Kur’an’ın gerekliliklerini yerine getirmek anlamına gelir. Hadis kitapları, bu vahyin dışında bir kaynağa dayanır ve Kur’an’a en ufak bir ilgisi yoktur.
Gelenekçiler, bu gibi yanlışlıkları doğru zannederek, aslında sadece kendilerini kandırmış olurlar. Bizler de geçmişte bu tür argümanları duymuş, sorgulamış ve bu aşamaya gelmemizde önemli bir rol oynamıştır. Eğer istersek, aynı yöntemleri kullanarak onları kandırmayı tercih edebilirdik; ancak hakikati anlatmayı ve doğru bilgiye ulaşmayı seçtik.
Sonuç olarak, bilgiye dayalı bir yaklaşımla, gelenekçi düşüncenin ötesine geçmek mümkün. Doğru bir anlayış geliştirmek için, her iki tarafın argümanlarını sorgulamak ve analiz etmek gereklidir. Bu, sadece bireysel bir gelişim değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm için de önem taşımaktadır.
Selam ve dua ile…