İyilik ve Kötülük Arasında İncelikli Bir Tercih
Kardeşim, insanın hayatı aslında sürekli bir seçimdir. Her sabah uyandığında, her sözünde, her davranışında farkında olmadan bir tercih yaparsın: ya iyiliği seçersin ya da kötülüğü. Bu iki kavram, sadece davranış biçimleri değil; insanın yönünü, karakterini ve hatta sonsuz hayatını belirleyen mihenk taşlarıdır. Kur’an, bu konuda o kadar net ve yalın konuşur ki, insanın vicdanı bile bu ayetleri duyduğunda kendini sorgular.
Leyl Suresi’nde şöyle buyrulur:
“Kim (hayatında) bir iyilik yaparsa, onun için bir karşılık vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, onun için de bir karşılık vardır. Ve Rabbin, kullarına asla zulmedici değildir.” (Leyl 92/5-7)
Bu ayetler, adaletin ilahi bir yasayla nasıl işlediğini anlatır. Yani kimseye haksızlık yapılmaz. İnsan ne ekerse, onu biçer. Yaptığın her iyilik, bir gün önüne çıkar; belki bir huzur olarak, belki bir kolaylık, belki de beklemediğin bir güzellik olarak. Aynı şekilde, yaptığın her kötülük de seni bir şekilde bulur; bazen vicdan azabı, bazen pişmanlık, bazen de bir kayıp olarak. Allah kimseye zulmetmez, ama insan bazen kendi kendine zulmeder.
Kardeşim, iyilik yapmak çoğu zaman zordur. Çünkü iyiliğin yolu emek, sabır ve fedakârlık ister. Oysa kötülük anlıktır; kolaydır, düşünmeden yapılır. Ama kolay olan her şey, sonunda bedelini ağır ödetir. Kur’an’ın bize hatırlattığı şey, bu dengenin farkında olmaktır. İyilik, sadece başkalarına yapılan bir yardım değildir; aynı zamanda insanın kendi iç dünyasında kurduğu denge, Rabbine yönelen bir duadır.
Kehf Suresi’nde geçen şu ayet, bu farkındalığı derinleştirir:
“O, Rabbinin rahmetine ve O’nun ilmine sahip olan bir kuldur.” (Kehf 18/88)
Burada bahsedilen, iyiliği bilen, doğruyu ayırt eden bir insandır. Çünkü Allah’ın rahmeti ve ilmiyle buluşan kişi, zaten iyiliğe yönelir. İyiliği bir gösteriş aracı olarak değil, Rabbine yakınlaşmanın doğal bir sonucu olarak yapar. Kardeşim, bir düşün; insan neden iyilik yapar? Gerçekten sevap kazanmak için mi, yoksa içindeki merhamet sesini susturamadığı için mi? Kur’an, iyiliği bir alışveriş gibi değil, bir yaşam biçimi olarak öğretir. Çünkü Rabbimiz, samimiyetin niyetle birleştiği iyilikleri sever.
İnşikak Suresi’nde bu ilke bir kez daha vurgulanır:
“Kim, bir ölçü ile (güzel) bir iş yaparsa, onun için bir karşılık vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, onun için de bir karşılık vardır. Ve Rabbin, kullarına asla zulmedici değildir.” (İnşikak 84/7-9)
Burada “ölçüyle iş yapmak” ifadesi dikkat çekicidir. Yani iyilik, rastgele ya da anlık bir davranış değildir. Ölçü, bilinç, denge ve adalet ister. Çünkü bazen insan, farkında olmadan iyilik yaparken bile yanlış bir niyet taşıyabilir. O yüzden Kur’an’da yapılan her işin “ölçüyle”, yani adaletle ve samimiyetle yapılması istenir.
Kardeşim, insanın önünde iki yol vardır: biri kolay ama boş, diğeri zorlu ama anlamlı. Kötülük, çoğu zaman süslü görünür; hırsla, öfkeyle ya da kibirle beslenir. Fakat insan farkında olmadan kendi iç huzurunu tüketir. İyilik ise başlangıçta zordur, bazen seni yalnız bırakır ama sonunda içini aydınlatır. Çünkü iyilik, insanın Allah’a giden yolculuğundaki en güçlü pusuladır.
Furkan Suresi’nde Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ancak tövbe eden, iman eden ve salih ameller işleyenler, işte onlar cennete gireceklerdir.” (Furkan 25/70)
İşte burada Allah, kapıyı açık bırakıyor kardeşim. Çünkü insan hata yapabilir, kötülüğe düşebilir ama tövbe kapısı asla kapanmaz. Önemli olan, hatadan dönme cesaretidir. Salih amel, yani Allah’ın rızasına uygun davranışlar, bu dönüşün en güzel göstergesidir. Bir insan tövbe ettiğinde, geçmişteki kötülüklerini silip iyiliklerle doldurabilir. Rabbimizin rahmeti işte bu kadar geniştir.
Kardeşim, iyilik ve kötülük arasındaki seçim, görünüşte küçük bir an gibi durabilir ama aslında insanın kim olduğunu gösterir. Her seçim bir yön belirler. Bugün seçtiğin iyilik, yarının huzurunu hazırlar. Bugün yaptığın kötülükse, gelecekteki pişmanlığını büyütür. Bu yüzden Kur’an bize sürekli hatırlatır: “Rabbin, kullarına asla zulmedici değildir.” Çünkü Allah adalet sahibidir, ama insan kendi seçimleriyle ya cennete, ya da kendi eliyle kurduğu cehenneme yürür.
Sonuç olarak kardeşim, iyilik bir alışkanlık değil, bir bilinçtir. Kötülükten uzak durmaksa sadece korkuyla değil, anlayışla mümkündür. Her gün, her an bir seçim yapıyoruz. Bu seçimler bizim ahiretimizi belirlerken, aynı zamanda dünyadaki huzurumuzu da şekillendiriyor. O yüzden her adımda sormalıyız: “Bu davranışım beni Allah’a yaklaştırıyor mu, yoksa uzaklaştırıyor mu?”
Unutma, iyiliğin büyüklüğü yaptığı işte değil, taşıdığı niyettedir. Ve Allah, niyetleri en iyi bilendir.
Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com