Kaybedenler: İman ve Sonuçları
Kardeşim, “kaybetmek” dediğimizde aklımıza genelde para, makam, fırsat ya da sevdiklerimizi yitirmek gelir. Ama Kur’an’a göre asıl kayıp, görünmeyen bir alanda yaşanır: ruhun yönünü, kalbin rehberini kaybetmek… Çünkü insan, Rabbine sırt çevirdiği anda, kendi içsel dengesini de yitirir. Dışı parlak görünse bile, içi boşalır.
Zümer Suresi’nde Rabbimiz bu hakikati açıkça bildiriyor:
“Eğer Allah’a ortak koşarsan, elbette amellerin boşa gider ve kaybedenlerden olursun.” (Zümer 39:65)
Bu ayet, sadece o dönemin müşriklerine değil, bugün bize de söylüyor. Çünkü şirk dediğimiz şey putlara tapmaktan ibaret değildir; kimi zaman insan, kendi nefsini, çıkarını, bir başkasının sözünü ya da geleneğini Allah’ın hükmünün önüne koyduğunda da aynı yanlışa düşer. Kalbi, Allah yerine başka bir güce teslim eden herkes aslında kendi emeğini boşa harcar.
Bak düşün kardeşim… Bir ömür çalışıyorsun, çabalıyorsun; ama yönün yanlışsa vardığın yerin ne anlamı kalır? İşte Allah’ın uyarısı bu yüzden çok net: Ameller boşa gider. Çünkü niyet Allah rızası değilse, dış görünüşteki iyilik de içsel bir değer taşımaz.
Enfal Suresi’nde ise şöyle buyrulur:
“Allah, onları kaybedenlerden kılmak için içlerinden bir kısmını seçer.” (Enfal 8:37)
Buradaki “seçmek”, Allah’ın keyfi bir tercihi değil, insanların kendi seçimlerinin sonucudur. Kim Allah’a sırtını dönerse, o kendi elleriyle kaybedenler arasına girer. Yani Allah kimseyi zorla kaybettirmez; insan, tercihiyle kendini o sona götürür.
Kaybedenler aslında kendilerini kandıranlardır. Allah’ın mesajını duyduğu halde kulak tıkayan, gerçeği bildiği halde inkâr eden, dünyayı sonsuz sananlardır. Kur’an’ın “hüsran” dediği bu kayıp, sadece ahirette değil, dünyada da yaşanır. Çünkü iç huzurunu, vicdan dinginliğini, yön duygusunu yitirirsin.
İman ise tüm bunların tam tersidir. O bir güç, bir yön, bir denge merkezidir. İman eden kişi, her zorlukta bir çıkış yolu bulur. Çünkü bilir ki her şeyin sahibi Allah’tır. Bu bilinç, insanı kaygıdan, korkudan, karanlıktan çıkarır. İman, sadece “inanıyorum” demek değil; o inancı hayatına taşımaktır. Her davranışında, her kararında Allah’ı hatırlamak, O’na güvenmek ve O’nun sınırlarına riayet etmektir.
Zümer suresindeki uyarının devamında Allah şöyle der:
“Haydi sen yalnızca Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.” (Zümer 39:66)
İşte kaybetmemenin yolu budur: yalnızca Allah’a yönelmek ve şükürle yaşamak. Çünkü insan şükretmeyi bırakırsa, kalbi kararmaya başlar. O zaman da en küçük kayıpta bile yıkılır, çünkü dayanağı yoktur.
Kardeşim, gerçek kazanç; imanla dolu bir kalp, doğru yolda yürüyen bir akıl ve temiz bir niyetle yaşanmış bir ömürdür. Gerçek kayıp ise, Allah’ın mesajını göz ardı eden, dünya için yaşarken ebedi hayatını yitiren insandır. Kur’an, bizi bu büyük yanılgıdan korumak için indirilmiştir.
O halde, kendimizi sürekli sorgulamak gerek: “Ben gerçekten kazananlardan mıyım, yoksa farkında olmadan kaybedenlerden mi oldum?” Bu soru, her inananın iç muhasebesidir. Çünkü iman, durağan bir hâl değil; sürekli korunması gereken bir nurdur.
Sonuçta mesele, sadece iman etmek değil kardeşim… O imanı diri tutmak, onu kirletmemek, hayatın her alanında yaşatmaktır. Allah’a güvenen kaybetmez; O’ndan yüz çeviren ise kazandığını sansa da sonunda hüsrana uğrar.
Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com