Kehf Suresi’nin Gizli Öğretisi: Görünenin Ardındaki Rahmet
Kardeşim, Kehf Suresi’nde anlatılan Musa ile “kul” arasındaki yolculuk, Kur’an’ın en derin temsillerinden biridir. Çoğu kişi bu anlatımı bir “kıssa” olarak görür ama Kur’an’ın açık ifadesine baktığımızda bunun bir darb-ı mesel yani temsili bir öğreti olduğunu fark ederiz. Zaten Allah, o kişi hakkında “katımızdan rahmet verilmiş ve özel bir bilgi öğretilmiş kul” der. Bu ifade bize çok önemli bir kapı açar: Burada anlatılan aslında bir şahsın hayat hikâyesi değil, insanlığa ve hayatın anlamına dair evrensel bir mesajdır.
Musa gibi bir elçinin, bu “kul”dan bilgi öğrenmek istemesi, bilginin yalnızca vahiy ile sınırlı olmadığını, Allah’ın dilediğine farklı yollarla da hikmet verebileceğini gösterir. Fakat işin asıl vurgusu, yolculukta karşılaşılan üç olay üzerinden yapılır. Çünkü bu üç olay, insanın dünya yolculuğuna dair güçlü temsiller içerir.
İlk olayda, bindikleri gemi bilerek delinmiştir. Musa hemen tepki gösterir, “Ne yapıyorsun?” der. Fakat işin gerçeği açıklandığında öğreniriz ki gemi bir zalim tarafından zorla alınmasın diye kusurlu gösterilmiştir. Yani o zarar, aslında daha büyük bir zararın önüne geçmiştir. Burada bize anlatılan şey çok açıktır: Hayat yolculuğumuz da bir gemiye benzer. Bazen yolculuğumuz sarsılır, gemimizde delikler açılır. Ama o kırılmalar, göründüğü gibi bir felaket olmayabilir. Kur’an bu olayla bize şunu öğretir: Her olumsuzluk göründüğü gibi değildir. Hayatın içindeki kırılmalar, bazen daha derin bir merhametin sonucudur. Delinmiş bir gemi, batmaktan kurtulmuş bir gemi olabilir.
İkinci olay çok daha çarpıcıdır. Yolculuk sırasında o kul bir çocuğu öldürür. Musa bu defa daha sert bir tepki gösterir. Ama açıklama geldiğinde öğreniriz ki, o çocuk büyüdüğünde inkârcı olacak, anne-babasına azap sebebi olacak, Allah ise onlara daha hayırlısını dileyerek başka bir evlat verecektir. Burada çok önemli bir nokta hatırlatılmalıdır: Kur’an açıkça bildirir ki çocuklar bulûğ çağına ermeden sorumlu değildirler (İsra 17:15; En’âm 6:164). Dolayısıyla bu ölüm, bir ceza değildir. Burada verilmek istenen mesaj, Allah’ın bazı kullarını dünyadaki imtihana dahil etmeden huzuruna alabileceğidir. Bu da Kur’an’da geçen şu ifadelerle uyumludur: “Allah, kimi vefat ettirir, kimini ise belirlenmiş bir süreye kadar erteler.” (Zümer 39:42) Yani ölüm, her zaman bir kayıp değildir. Bazen bir çocuğun vefatı, anne-babası için bir korunma; bazen de o çocuğun kendi geleceği için bir rahmettir. İnsan böyle olayları adaletsizlik olarak görmeden önce, kendi sınırlı bakışını Allah’ın sınırsız ilmiyle karşılaştırmalıdır.
Üçüncü olayda ise, bir köy halkı kendilerine ikramda bulunmadığı halde, o kul yıkılmak üzere olan bir duvarı ücretsiz olarak tamir eder. Musa bu kez de “İstersen karşılığında bir ücret alabilirdin” diyerek tepki gösterir. Fakat sonra anlarız ki o duvar, altında defineler bulunan yetim çocuklara aittir. O çocuklar büyüyene kadar o hazine korunmalıydı. Eğer duvar yıkılsaydı, hazine açığa çıkacak ve çocukların hakkı yok olacaktı. Bu temsil çok derin bir gerçeğe işaret eder: Duvar aslında çocuğun şahsiyetini ve fıtratını simgeler. Yetimler, toplumun en korumasız bireyleridir. Eğer onlar sağlıklı bir ortamda büyümez ve doğru şekilde eğitilmezlerse, toplumun inkârcı eğilimleri altında ezilebilirler. Kur’an bize her çocuğun fıtrat üzere yaratıldığını söyler (Rûm 30:30). İşte bu fıtrat doğru destekle sağlam bir kişiliğe dönüşebilir, yanlış çevrede ise zayi olabilir. Allah, çocukların korunmasına dair bir sistem oluşturur. Bu olay, sadece o anki duruma değil, geleceğe de dikkat çeker. Kur’an da işte böyle yalnızca bugünü değil, yarını da gözeten bir rehberdir.
Musa’nın her olayda verdiği tepki, aslında insanın sınırlı anlayışının bir yansımasıdır. Hemen yargılayan, sabırsızlanan, anlam arayan bir zihin… Ama olayların perde arkası açıldığında, insan aklının her şeyi kavrayamayacağı anlaşılır. Çünkü Allah’ın bilgisi her şeyi kuşatır, biz ise sadece görüneni değerlendiririz. Kur’an bu üç temsille bize şunu öğretir:
– Her sarsıntı yıkım değildir.
– Her ölüm azap değildir.
– Her yıkılma, bir şahsiyetin çöküşü anlamına gelmez.
Kardeşim, bu anlatımlar sadece Musa’nın yolculuğu değildir, hepimizin yolculuğudur. Her birimiz dünya hayatında bir gemideyiz. Kırılmalar yaşarız, kayıplarla yüzleşiriz, bazen de karakterimizi korumak ya da kaybetmekle sınanırız. Kur’an bu mesellerle bizi düşünmeye, sabretmeye ve görünene aldanmamaya çağırır. Musa gibi sorgulayan bir akla sahip olmak güzeldir ama bu sorgulama sabırla ve ilahi bilgiye açık bir şekilde yapılmalıdır.
Unutma, Kur’an hiçbir anlatımı boşuna sunmaz. Hele ki böyle detaylı, ardışık ve sembolik bir anlatım, bize sadece olayları değil, hayatın ta kendisini anlamamız için verilmiştir.
Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com