23 Haziran 2025

Kur’an’a Dokunmak: Vakıa 79 ve Şirkten Arınmanın Şartı

ile aydinorhon

“Ona, ancak arınmış olanlar dokunabilir.” (Vakıa 56:79)

Bu ayet, Kur’an’ın anlaşılmasıyla ilgili en çok yanlış anlaşılan ifadelerden biridir. Geleneksel yorumlara göre bu ayet, abdestsiz birinin mushafa dokunamayacağını söyler. Ancak ayetin bağlamı ve Kur’an bütünlüğü içinde anlamı çok daha derindir. “Dokunmak” burada fiziksel değil, kavramsal bir yaklaşımı anlatır: Anlamak, içselleştirmek, idrak etmek.

Kur’an’ın zahirine yüzlerce kez bakan, onu okuyup duran biri bile, eğer kalbi şirkle kirlenmişse, bu kitaba gerçek anlamda “dokunmuş” sayılmaz. Çünkü Kur’an’ın anahtarı iman değil, şirkten arınmış bir bilinçtir.

Kur’an’a iman ettiğini söyleyen birçok insan, onun hükümlerini başka kaynaklarla birlikte değerlendirmekte ya da hükümlerine karşı “ama” ile başlayan cümleler kurmaktadır. Bu durum, şirkle karışmış bir inanç biçimidir. Kur’an’da şirk, en büyük zulüm ve en büyük akıl tutulması olarak tanımlanır:

“Allah’a ortak koşan kimse, sanki gökten düşmüş de kuşlar onu kapmış yahut rüzgâr onu uçurup uzak bir yere savurmuş gibidir.”
(Hac 22:31)

Bu örnek, şirkin insanı nasıl akıldan ve istikametten uzaklaştırdığını anlatır. Kur’an’ın anlaşılması için aklın ve kalbin bu savrulmadan kurtulması gerekir.

Vakıa Suresi 75–80. ayetler bir bütünlük içinde okunmalıdır:

“Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki… Eğer bilirseniz, gerçekten büyük bir yemindir.
Şüphesiz bu, değerli bir Kur’an’dır.
Korunmuş bir kitapta bulunmaktadır.
Ona ancak arınmış olanlar dokunabilir.
Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.”
(Vakıa 75–80)

Burada “arınmış olanlar” (المطهّرون) ifadesi, kalbini, aklını, inancını şirkten ve kirli bilgilerden arındırmış kimseleri tanımlar. Bunlar, Kur’an’ın anlam dünyasına gerçekten ulaşabilecek kişilerdir. Bu anlam, sadece fiziki temizlikle değil, zihinsel ve imani arınmayla mümkündür.

Kur’an, bazı insanların ondan bir şey anlamayacağını doğrudan bildirir:

“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitler mi var?”
(Muhammed 47:24)

“Biz onların kalplerini ve gözlerini çeviririz; ona (Kur’an’a) ilk defa inanmadıkları gibi, onları azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız.”
(En’am 6:110)

Bu ayetler, Kur’an’ın rehberliğinin önündeki en büyük engelin zihin kilitleri ve ön yargılar olduğunu açıkça ifade eder. Bir insan, ne kadar okursa okusun; kalbinde başka otoriteleri (hadis, mezhep, gelenek) Allah’a denk tutuyorsa, Kur’an ona yol göstermez.

Kur’an’a gerçek iman, sadece onun Allah’tan geldiğini kabul etmek değil, onun dışında hiçbir otorite tanımamaktır:

“Hayır! Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”
(Nisa 4:65)

Bu ayet, Kur’an’ın hükümlerinin sorgulanamazlığını değil, şirkten arınmamış kişilerin onu sorgulayıp başka kaynaklara yönelmesini eleştirir. Kur’an’a gerçek dokunuş, ancak onun tek kaynak olduğunu kabul ederek, zihinsel ve inançsal arınma ile mümkündür.

Vakıa 79. ayet, kesinlikle abdest ya da fiziksel temizliği anlatmaz. Ayetin bütünlüğü ve Kur’an’ın genel öğretileri dikkate alındığında, “dokunmak”, Kur’an’la zihinsel ve kalbî temas anlamına gelir. Bu da ancak:

  • Şirkten arınmış bir bilinçle,
  • Kur’an dışı hiçbir kaynağı hakem yapmadan,
  • Allah’ın sözünü tek hüküm olarak benimseyerek mümkündür.

Kur’an’a gerçekten “dokunmak” isteyenler önce zihnindeki putları kırmalı, din adına Allah’tan başkasına boyun eğmemeli, kuldan din üretmeye çalışan sistemleri sorgulamalıdır.

“Artık bu söze (Kur’an’a) inanmayanlardan başkası, onu yalanlamaz.”
(Mutaffifin 83:13)

Formun Altı