25 Ekim 2025

Kur’an’ı Asıl Yakanlar Kimlerdir?

ile aydinorhon

İsveç’te bir kişi Kur’an’ı yaktı. Haberi duyunca herkesin içi yandı. “Nasıl yapar böyle bir şey!” diye tepki gösterdik. Bu, doğal bir refleks elbette. Çünkü Kur’an bizim için sadece bir kitap değil, Allah’ın kelamı, insanlığa gönderilmiş ilahi bir rehberdir. Ama biraz durup düşünelim kardeşim; o kişi gerçekten neyi yaktı? Kâğıdı mı, mürekkebi mi, yoksa mesajı mı? Aslında yanan sadece kâğıt ve mürekkep oldu. Çünkü Kur’an’ın özü, onun ruhu yanmaz, yok olmaz. Allah’ın sözü ne ateşle ne inkârla tükenir.

Kur’an’ın mesajı, kâinata yayılmış bir nur gibidir. Hiçbir el, o ışığı söndüremez. Allah insanı özgür yaratmıştır; kimseye inanma zorunluluğu koymamıştır. Kur’an bunu açıkça söyler: “Hiç kimseyi dininde zorlayıcı yapmadık.” (Bakara 2/256) Bu ifade, inanmanın da reddetmenin de bir tercihle ilgili olduğunu anlatır. Ama sonuçta herkesin hesabı Allah’a aittir. Kâğıt yanar, mürekkep kararır; ama Kur’an’ın taşıdığı anlam ve hakikat hep var olur.

Asıl mesele burada başlıyor kardeşim. Çünkü asıl yangın, Kur’an’ı anlamadan okuyanların içindedir. Düşünsene, bir kitabı sürekli elinde tutuyorsun ama ne dediğini bilmiyorsun. Sesli okumanın, hızlı bitirmenin, ezberlemenin din olduğunu sanıyorsun. Hâlbuki Allah şöyle buyuruyor: “Onlar Kur’an’dan yüz çeviriyorlar ve onu anlamadan okuyorlar.” (Mü’minun 23/70) Bu ayet, sadece inkârcılara değil, anlamadan okumayı yeterli gören herkese bir uyarıdır.

Kur’an’ı anlamadan okumak, sanki bir karaoke gibi; ses var ama anlam yok. Sözler dilden çıkıyor ama kalbe inmiyor. Bu durumda Kur’an’ı fiziksel olarak değil, manevi olarak yakmış oluyorsun. Çünkü onu hayattan koparıyorsun. Onun rehberliğini terk edip, yerine uydurma rivayetleri, hurafeleri, gelenekleri koyuyorsun. İşte o zaman, aslında Kur’an’ı değil, kendi yolunu yakmış oluyorsun.

Bir kitabın değeri, yalnızca okunmasıyla değil, yaşanmasıyla ölçülür. Kur’an’ı anlamadan okumak, elektrik kablolarını kesip lambanın yanmasını beklemeye benzer. Anlam, bağlantıyı kuran akımdır. O kesildiğinde ne kadar enerji kaynağın olursa olsun, ışık yanmaz. Kâğıt yanar, mürekkep kararır, ama Kur’an’ın ışığı anlayanların gönlünde hep yanar.

Bugün birçok insan Kur’an’ı öpüp başına koyuyor ama mesajını evinin dışına çıkaramıyor. Evinde duvara asılı bir süs gibi duruyor. Oysa Kur’an, duvarda değil, kalpte ve hayatta yer bulmalıdır. Onu anlamadan okumak, hayattan koparmak, onu bir süs eşyasına dönüştürmek… işte asıl yangın budur. Çünkü o zaman Kur’an’ın rehberliği devre dışı kalır, insanlar hurafelerin, rivayetlerin, mezheplerin arasında kaybolur.

Gerçek anlamda Kur’an’ı yakanlar, sayfaları ateşe atanlar değil; onun mesajını terk edip kendi uydurduklarına yönelenlerdir. Çünkü onlar, Kur’an’ın çağrısını susturmak için değil, unutturmak için çabalarlar. Ama Allah’ın sözü unutturulmaz. O, göklerin ve yerin Rabb‘i tarafından korunmuştur. Nitekim ayette şöyle buyurulur: “Kesinlikle biz indirdik o zikri (Kur’an’ı) ve onun koruyucusu da biziz.” (Hicr 15/9)

Özetle kardeşim; kâğıtlar yanar, mürekkep kararır ama hakikat yerinde durur. Kur’an’ın ışığı, anlamayanlara rağmen, anlamak isteyenlere hep yol göstermeye devam eder. Çünkü o, bir kitabın ötesinde, insanı aydınlığa çıkaran bir rehberdir. Onu anlayarak okuyanların gönlünde ateş değil, ışık yanar.

Selam ve esenlik seninle olsun. 
aydinorhon.com