3 Kasım 2025

Tartıları Ağır Gelenler

ile aydinorhon



Kardeşim, Kur’an’ın insanı en çok düşünceye sevk eden konularından biri, amellerin tartılmasıdır. Çünkü bu mesele, sadece ahirette yaşanacak bir sahneyi anlatmıyor; aslında dünyada attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün, yaptığımız her iyiliğin ya da kötülüğün boşluğa gitmediğini hatırlatıyor. Araf Suresi 7:8’de geçen şu ifade, insanın kalbine dinginlik veren bir tespit gibi duruyor:
“Ve tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Bu cümleyi okuduğunda insan fark ediyor ki mesele çok büyük işler yapmak ya da gösterişli davranmak değil. Ne kadar samimi olduğun, ne kadar adaletli davranmaya çalıştığın, gönül kırmamaya özen gösterdiğin, kısacası hayatını nasıl yaşadığın tartıya yansıyor. Kur’an’ın “ağır gelen tartı” dediği şey çoğu zaman dışarıdan görünmeyen, küçük ama içten davranışlardır.

Buruç Suresi 11. ayette bu tablo daha da netleşiyor:
“Şüphesiz, inananlar ve salih ameller işleyenler için, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Bu, büyük bir başarıdır.”
Düşünsene, insanın çabasının karşılığı bizzat Allah tarafından “büyük başarı” olarak nitelendiriliyor. Yaşadığımız dünyada başarı ölçütleri öyle çeşitlendi ki, kimisi para, kimisi statü, kimisi şöhret peşinde koşuyor. Kur’an’ın bakışında ise başarı, kişinin karakterine, niyetine ve adımlarının doğruluğuna göre belirleniyor. İşte tartıları ağır gelenler, bu gerçeği hayatlarına yansıtan insanlar.

Al-i İmran 104. ayette ise iş biraz daha toplumsal bir boyuta taşınıyor:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
Burada sadece kendi tartını ağır yapmak yetmiyor; iyilik atmosferi oluşturmak, kötülüğün yayılmasını engellemek de ayrı bir sorumluluk. Günümüz dünyasında özellikle sosyal medyanın hızla yayılan etkisini düşününce, bir iyiliğin ne kadar çabuk yayılabileceğini ya da bir kötülüğün nasıl zarar verebildiğini görmek zor değil. Bu ayet, hepimizin etki alanı kadar sorumlu olduğunu hatırlatıyor.

Maide 35 ise konuyu şahsi çabaya bağlıyor:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve O’na yaklaşmanın vesilesini arayın. O’na karşı cihad edin ki, umduğunuza nail olasınız.”
Burada geçen “vesile” ifadesi insanı düşünmeye sevk ediyor. Çünkü vesile aramak, hayatını anlamlandırma çabasını içeriyor. Belki bir dua, belki bir iyilik, belki bir arınma süreci… Hepsi insanın tartısını ağırlaştıran şeyler. Bir de ayetin sonunda “umduğunuza nail olasınız” ifadesi var ya… Bu, aslında Allah’ın insana verdiği şefkatli bir motivasyon gibi.

Müminun Suresi 102-103. ayetler ise adeta son noktayı koyuyor:
“Artık, tartıları ağır gelenler, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Tartıları hafif gelenler ise, kendilerine yazık edenlerdir.”
Kişinin kendine yazık etmesi… Bu ifade insanı çok düşündürüyor. Çünkü burada başkasına değil, kendine ihanet etmiş bir insan tablosu var. Allah kimseye zulmetmiyor; tartıyı hafifleten şey insanın kendi tercihleri oluyor.

Kardeşim, bütün bu ayetler bize şunu söylüyor: Tartı, dünyadaki bütün yaşam tarzının bir özeti. Öyle ki bugün yaptığın küçücük bir iyilik, yarın mizanda kocaman bir ağırlık oluşturabiliyor. Bazen bir haksızlığa sessiz kalmamak, bazen yolda birine yardım etmek, bazen kırıcı olmamaya gayret etmek, bazen de içindeki kötülükle mücadele etmek… Hepsi mizana yazılıyor. Dünya hayatında çoğu kişinin görmediği, fark etmediği davranışların, Allah katında değer bulması ise insana ayrı bir huzur veriyor.

Sonuç olarak, tartıları ağır gelenler Allah’a yakınlığı hayatın her alanında arayan, iyiliği çoğaltan, kötülüğü engellemeye çalışan, samimi insanlar oluyor. Bu yüzden yaptığımız her şeyin bir gün karşılık bulacağını bilmek, insanı hem toparlıyor hem de daha bilinçli bir yaşam sürmeye yönlendiriyor. Kur’an’ın bu hatırlatmaları, dünya koşuşturmacasında kaybolmamamız için bir pusula gibi duruyor.

Gerçek olan Allah’ın lütfu, hata ise benim aczimdendir.

Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com