İnsanlık, tarih boyunca bir kurtarıcı, bir mehdi beklentisi içinde olmuştur. Ne yazık ki, bu beklenti dünyada sahtekâr mehdilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Kur’an-ı Kerim’de ise bu mehdi inancının doğrudan bir karşılığı bulunmamaktadır.
Mehdi beklentisinin yanı sıra, bir de “Allah’ın nurunu tamamlaması” beklentisi vardır. Oysa Allah, nurunu zaten tamamlamıştır. Bu nur, Kur’an’ın kendisidir. Nitekim Allah Teala, Saff Suresi’nin 8. ayetinde şöyle buyurur: “(Onlar) ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoş görmeseler de Allah nurunu tamamlar.” Bu ayet, Allah’ın nurunun, yani hidayetinin ve dininin kemale erdiğini açıkça ifade etmektedir.
Nur Suresi’nin 40. ayeti ise, hakikatten yüz çevirenlerin durumunu şöyle tasvir eder: “Veya (o kâfirlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onu dalga üstüne dalga kaplar, üstünde de bulut vardır; karanlıklar üst üste… Elini uzatsa neredeyse göremez. Allah kime nur vermezse, onun nuru olmaz.” Bu ayet, Allah’ın hidayetinden mahrum kalanların, karanlıklar içinde bocalayacaklarını ve doğru yolu bulamayacaklarını anlatır.
Dolayısıyla, Kur’an’ın nuruyla aydınlanmak ve kurtuluşa ermek için çaba göstermeliyiz. Sakın ola ki, araya rivayetler sokuşturarak bu nurun aydınlığını örtmeye çalışanlardan olmayalım.
Selam ve dua ile…
aydinorhon.com