12 Ekim 2024

Kur’an’da Akletmek ve Düşünmek…

ile aydinorhon

                                     

İnsanoğlu, düşündüğü ve aklettiği sürece üretkenliğini sürdürebilir. Düşünme ve akıl yürütme yeteneği, bir toplumun ilerlemesini sağlar; bu tür toplumlar sürekli gelişir, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerler. Barış ve huzur içinde yaşayan bu toplumlarda adalet de hakimdir. Ancak geri kalmış toplumlarda bu unsurları görmek mümkün değildir.

Her birey düşünebilir, fakat önemli olan bu düşünceleri akıl ile birleştirmektir; aksi takdirde, boş ve ilimsiz düşüncenin bir anlamı yoktur. Akletme bilincinin oluşabilmesi için doğru kaynaklardan beslenmek gerekmektedir. Aklımızı düzenlerken, hayatı bize lütfeden Yüce Allah’ın hükümlerine kulak verip bunları hayatımıza taşımaya gayret etmeliyiz. Ne yazık ki, birçok insan zanlarına ve hevalarına uyarak akletme yetisini kullanmamaktadır.

Batı medeniyeti, teknolojik kazanımlarını insanların kullanımına sunarken, bu gücü sosyal ve siyasi anlamda kötüye kullanma eğilimindedir. Düşünüp akletmeyen toplumlar, geri kalmaya ve sömürülmeye mahkûmdur. Müslüman ülkelerde ise akletmek kavramı, gerektiği öneme sahip olmamıştır; oysa Kur’an-ı Kerim’de ilim ve akletmek emredilmiştir.

Yüce Allah, yarattıklarını bir ölçü üzerine yaratmıştır. Bu yaratılanlardan maksimum ölçüde yararlanabilmemiz için bize düşünme ve akletme yetilerini vermiştir. Bu yetileri kullanmamız emredilmiştir. İslam’ın şartı beş olarak ifade edilirken, bu emirlerin İslam’ın dışında olup olmadığı sorgulamalıyız.

21 Enbiya Suresi, 10. Ayet;
Şüphesiz ki size, içinde (gerçekleri) hatırlamanız (için bilgiler) bulunan bir kitap indirdik. Akıl etmiyor musunuz?

Akletmek, bir ibadet olarak kabul edilmelidir ve bu ibadeti terk edemeyiz. Namaz, oruç ve zekat gibi ibadetler nasıl önemliyse, akletmek de ibadetin bir parçasıdır. Rabbimiz, hayatımıza taşımamız gereken yasalarını kitabıyla bizlere göndermiştir. Bu kitapta akletmeyle ilgili hükümler de bulunmaktadır. Örneğin, “Hala tezekkür etmeyecek misiniz?” (6:80) ayeti, akletmenin önemini vurgulamaktadır. “Akıl” kelimesi Kur’an’da yaklaşık 72 yerde geçmektedir ve akletmeyi destekleyen kavramlarla birlikte yüzlerce ayet mevcuttur. Ancak, akletmek zorunlu bir ibadet olarak görülmediği için geri kalmış ülkelerin safından ayrılamıyoruz.

Bu durum, toplumların sosyal, ekonomik ve teknolojik güçsüzlüklerine yol açmaktadır. Din kardeşlerimizin canına okuyanlara karşı sessiz kalıyor, düşene düşürülene göz yumuyoruz. Eğer dinimizi gereği gibi yaşamazsak, başkalarının kuklası haline geliriz ve her söyleneni “bu Allah’tandır” diyerek geçiştiririz. Düşünüp akletmeyen bireyler, şirk bataklığına mahkûm olurlar. Bu nedenle, akletmek, sadece bir düşünme eylemi değil, aynı zamanda dinimizin gerekliliklerini yerine getirmek için bir ibadet olarak görülmelidir.


4 Nisa Suresi, 116. Ayet;
Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır.

Şirk, Allah’tan başka ilah edinmek ve dini emirleri kaynağından almamak anlamına gelir. Bu durum, başkalarının yönlendirmesiyle ya da atalarımızdan gördüğümüz uygulamaları din zannederek devam etmekle ortaya çıkar. Dini inançlarımızı ve uygulamalarımızı bizzat araştırmak ve incelemek, bu yanlış anlayışlardan kaçınmak için gereklidir. Tali kaynaklarla dini yaşamak, şirk kapısını aralar. Eğer yaşantımız Yüce Allah’ın kitabı, yani Kur’an-ı Kerim’e ters düşüyorsa, otomatik olarak şirke girmiş sayılırız.

Kur’an’da adaletin önemine vurgu yapılmakta ve bireylerin adaletli olmaları gerektiği belirtilmektedir. Yüce Allah Kur’an’ın dikkate alınması gerektiği, aksi takdirde dinin yanlış anlaşılabileceği ifade etmektedir. Örneğin, “Nebi, Yüce Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz?” ifadesi, dinin kaynağının yalnızca Kur’an olduğunu ve başka kaynaklara yönelmenin tehlikelerini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, dinimizi yaşarken yalnızca Kur’an’a ve akletmeye dayalı bir anlayış benimsemek, doğru bir inanç ve yaşam tarzı geliştirmek için kritik öneme sahiptir.

Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği gibi, “Şüphesiz ki size, içinde (gerçekleri) hatırlamanız (için bilgiler) bulunan bir kitap indirdik. Akıl etmiyor musunuz?” Bu ayet, akletmenin ve gerçekleri sorgulamanın önemini vurgular. Dini bilgileri kaynağından almak ve akıl yoluyla değerlendirmek, doğru bir inanç ve yaşam tarzı geliştirmek için gereklidir.

Dini konularda kafamıza bir şey takıldığında, samimi bir hocayı arayıp sormak mutlaka önemlidir. Fakat, düşünen ve aklını kullanan bir insan, ebedi cehenneme götüren konularda kimseye güvenmemelidir. Çoğu insan, dedelerinden, babalarından veya mahalle imamlarından duyduklarını din olarak kabul etmiştir. Çoğunluk, atalarının izlediği yolu takip etmiştir. Ancak, Yüce Allah’ın kitabına sarılan ve düşünüp akleden bir kişinin, başkaları tarafından aldatılması mümkün değildir. Bu nedenle, dinimizi yaşarken, yalnızca Kur’an’a ve akletmeye dayalı bir anlayış benimsemek gerekmektedir.

2 Bakara Suresi, 170. Ayet;
Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun!” dense, “Hayır! Biz atalarımızı hangi yolda bulmuşsak, ona uyarız!” derler. Peki, ataları akıllarını bir şeye çalıştırmamış ve doğru yola da girmemişlerse, yine uyacaklar mı?

7 Araf Suresi, 38. Ayet;
Allah, şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lânet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah, der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.”


33 Ahzap Suresi, 67. Ayet;
Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.”

10 Yunus Suresi, 100. Ayet:
Allah’ın onayı olmadan kimse inanıp güvenmiş (mümin) sayılmaz. Allah, aklını kullanmayanların üstünde inançsızlık pisliği oluşturur

Düşünce, kademe kademe gelişen bir süreçtir. Bir insanın usta olabilmesi için önce çırak, sonra kalfa olması gerektiği gibi, düşünme yeteneği de benzer bir evrim geçirir. Düşünmeye ve araştırmaya devam etmek, yeterince veri üzerinde çalışmakla mümkündür. Bu çalışma sonucunda püf noktalar yakalanır ve ustalık dönemine geçilir; bu aşamada kişi, çeşitli fikirler ve çözümler üretebilir. Ancak, bu süreçte aklı sürekli yanımızda tutmak önemlidir; çünkü “Üstün akıllılardan başkası derin düşünemez.” (3:7)

Allah’ın kitabına yönelen bir kişi, öncelikle kafasındaki eski dini bilgileri temizlemelidir. Bu mental temizlik yapıldıktan sonra Kur’an ile iletişime geçmek gerekmektedir. Aksi takdirde, anlamakta zorluk çekebiliriz. Kur’an’da belirtildiği gibi, “…ki ona ancak [kalben] temiz olanlar dokunabilir” (56:79) ve “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (39:9) ayetleri, temiz akıl sahibi olanların gerçeği anlayabileceğini vurgular. Bu nedenle, düşünce sürecinde akletmek ve Kur’an’a yönelmek, derin bir anlayış geliştirmek için kritik öneme sahiptir.

Her birey, Yüce Allah’ın kitabını kendi anladığı dilden okuyup akletmeli ve bu bilgileri hayatına taşımalıdır. Aksi takdirde, başkalarını Allah’ın yanı sıra ilah edinme tehlikesiyle karşılaşabiliriz. Bu durum, dinimizi yalnızca kulaktan dolma bilgilerle yaşamak yerine, Kur’an’ın derin anlamını kavrayarak doğru bir inanç geliştirmemiz gerektirmeliyiz.

Kur’an, adaletin önemini vurgulamakta ve bireylerin adaletli olmalarını emretmektedir. Aynı zamanda, 200-250 yıl önce Yüce Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazmaları nedeniyle kademe kademe insanlar yoldan çıkmışlardır. Bu nedenle, dinimizi yaşarken yalnızca Kur’an’a ve akletmeye dayalı bir anlayış benimsemek, doğru bir yaşam tarzı geliştirmek için kritik öneme sahiptir.

Okuyup anlayarak hayatımıza taşıdıkça, daha önceki yaşantımızın eksik ve ölü bir yaşam olduğunu hissedeceğiz.

Doğrularımız Allah’tan, yanlışlarımız ise bize aittir.          Aydın Orhon