Kardeşim, İslam dini özünde tevhid yani birlik üzerine kuruludur. Allah’ın mesajı, insanları tek bir çatı altında toplamak, ayrılıklara son vermek için indirilmiştir. Ama ne oldu? Zamanla farklı yorumlar, çıkarlar ve gelenekler işin içine girdi; mezhepler ortaya çıktı. Peki Kur’an buna ne diyor? Gel, beraber bakalım.
En’am 159’da Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.” Bu ayet çok açık. Din parçalanamaz, gruplara ayrılamaz. Mezhepler ise tam da bu parçalanmanın bir sonucu.
Rum 32’de ise uyarı yine aynı: “Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” Dikkat et kardeşim, her mezhep kendi yorumuyla övünür, “biz haklıyız, diğerleri yanlış” der. İşte bu böbürlenmenin kaynağı, ayette anlatılan durumdur.
Peki biz ne yapmalıyız? Ali İmran 103 açıkça söylüyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” Allah’ın ipi Kur’an’dır. Birliği sağlayacak tek ölçü budur. Mezhepler ise bu birliği parçalamaktan başka bir işe yaramaz.
Yine Ali İmran 105’te Allah, açık deliller geldikten sonra parçalananlara büyük bir azap olduğunu bildiriyor: “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın.” Apaçık delil nedir? Elbette Kur’an. Ona rağmen ayrılığa düşmek, mezheplerin ortaya çıkmasıyla birebir örtüşüyor.
Şimdi birileri şöyle diyebilir: “Ama din tam değildi, mezhepler onu tamamladı.” Hayır! Maide 3 bu sözü kökten reddeder: “Bugün size dininizi tamamladım, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.” Din tamamlandıysa, sen neyi ekliyorsun? Allah’ın tamamladığını eksik görmek, en büyük yanlışlardan biridir.
Hucurat 10 da mezheplerin kardeşliği nasıl zedelediğini hatırlatır: “Müminler ancak kardeştir. O halde iki kardeşiniz arasında barışı sağlayın.” Müminler kardeştir ama mezhepler aramıza duvar örmüş. Kardeşlik yerini düşmanlığa bırakmış. Halbuki Allah bizi birleştirmek istiyor.
Kardeşim, etrafına bir bak. Aynı Allah’a inanan insanlar sadece mezhep farklılığı yüzünden birbirine sırt çevirebiliyor. Hatta bazı bölgelerde, aynı kıbleye dönen insanlar farklı mezhepten diye camide yan yana saf tutmayı bile reddediyor. Kimisi diğerini “sapık” görüp dinden çıkmış ilan ediyor. İşte mezheplerin açtığı bu yaralar, Kur’an’ın kardeşlik mesajıyla asla bağdaşmaz.
Bir de tarihe bakalım. Mezhep farklılıkları yüzünden nice iç savaşlar çıkmış. Mesela Abbasi döneminde, Ehl-i Hadis ile Mutezile arasındaki tartışmalar devletin temelini sarsmış, Müslüman kanı Müslüman’a akıtılmış. Yine Şii-Sünni ayrılığı asırlar boyunca ümmeti zayıflatmış, dış güçlerin işini kolaylaştırmış. Halbuki Allah bize “Müminler kardeştir” diyordu. Biz ise mezheplerle kardeşliği parçalayıp düşmanlık ürettik.
Bütün bu ayetler ve örnekler çok net: Mezheplerin Kur’an’da hiçbir yeri yoktur. İslam, Allah’ın tamamladığı bir dindir. Bizim görevimiz Kur’an’a sımsıkı sarılmak ve kardeşliğimizi pekiştirmektir. Mezheplerin oluşturduğu yapay sınırları kaldırmadıkça gerçek anlamda tevhidi yaşayamayız.
O halde yol belli: Allah’ın ipine sarılacağız, bölünmeyeceğiz ve kardeşliğimizi koruyacağız. Mezheplerin değil, Kur’an’ın rehberliğinde yaşayacağız. Çünkü din, Rabbimizin indirdiği haliyle eksiksizdir, apaçıktır ve bütün insanlık için yol göstericidir.
Selam ve esenlik seninle olsun.
aydinorhon.com